ONLİNE ALIŞVERİŞ

Keçilerden Keşişlere, Bach’tan Pierre Loti’ye Kahvenin Bugüne Geliş Hikâyesi

Fransız Devlet Bakanı Talleyrand’ın “Şeytan kadar kara, cehennem kadar sıcak, melek kadar saf, aşk kadar da tatlı.” diye tanımladığı kahvenin hem kültürümüzde hem de günlük yaşamımızdaki yeri yabana atılmayacak kadar önemli.

Güne iyi başlamak, ayılmak, belki de biraz keyif almak için alırız fincanı elimize… Şimdi birer kahve eşliğinde okuyalım, kahvenin o sıcacık yolculuğunu ve yaşamımızdaki yerini.

“Kırk yıl hatırı” olması dileğiyle…

1-) Kahveyi Keşfeden Keçiler

1

Kahvenin tarihçesi, M.S. 850 yılına dayanır. Her şey Kaldi adında, Etiyopyalı bir sığırtmacın, güttüğü keçilerin bir meyveyi yedikten sonra canlanmalarını fark etmesiyle başlamış. Kendisi de bu meyveyi denemeye karar vermiş keçi çobanı ve yedikten sonra duyduğu güç ve mutluluk çok hoşuna gitmiş.

2-) Keçilerden sonra Keşişler

2

Daha sonra keşişler denemiş bu gizemli meyveyi; ancak acı tadını beğenmediklerinden hepsini ateşe atmışlar. Kısa süre sonra lezzetli aroma burun deliklerine dolunca keşişler çok meraklanmışlar ve kavrulmuş meyvelerden bir içecek demlemişler. Öylesine güzelmiş ki ortaya çıkan içecek, bunu Allah’ın bir hediyesi olarak görmüşler; çünkü bütün gece ayık kalmışlar kahveyi içtikten sonra. Böylece kahve tohumunun ünü, kısa süre içinde bölgede yayılmış. M.S. 1000 yıllarında kahve Yemen’de üretilmeye başlanmış.

3-) Kahve Yemen’den Gelmiş

3

Osmanlı İmparatorluğu Yemen’e doğru genişledikçe, Osmanlılar kahveyle tanışmışlar. 1517 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirmiş ve sarayı kahveyle tanıştırmış. Türk kahvesini, sarayın görkemli salonlarında, kırk kişilik kadrolu kahveci ustaları sultana servis etmeye başlamış. Haremde cariyelere doğru kahve pişirme dersleri verilmiş.

4-) Sohbet Kahve ister

4

İlk kahvehane 1550 yılında İstanbul’da açılmış ve kısa sürede kahvehaneler, insanların bir araya gelerek kahve içtikleri, tartıştıkları, fikir alışverişinde bulundukları ve iş konuştukları mekânlar durumuna gelmiş.

5-) İstanbuldan Venedike ..

5

Kahvenin yolculuğunda bir sonraki adım, Venedikli tacirlerin 1615 yılında, ilk kahve tohumlarını İstanbul’dan Venedik’e götürmeleriyle gerçekleşmiş. Böylelikle İtalyanlar’ın asla vazgeçemedikleri kahve tutkuları başlamış. Bugün İtalya’da günde otuz sekiz milyon fincan kahve tüketildiği söylenmektedir.

6-) Deve yeminden Türk içeceğine

7

1683’teki Viyana kuşatması sırasında, Osmanlılar arkalarında çuvallar dolusu yeşil kahve tohumu bırakmışlar. Viyanalılar ilk başlarda bunun deve yemi olduğunu düşünmüşler; ama kuşatma boyunca Türkler’i izleyen gizli ajanlar, bu tohumların gerçek öyküsünü bildikleri için, kısa sürede “Türk içkisi” içilmeye başlanmış. Girişimci bir Polonyalı bunlarla şehirdeki ilk kahvehaneyi açmış.

7-) Ünlülerin Kahveyle Tanışması

9

1750 yılına dek, Batı Avrupa’nın büyük bir bölümü kahvehanelerle dolup taşmaya başlamış. Yazarların, bestecilerin ve aydın kesimin toplanma yeri olan kahvehanelerin müdavimleri arasında Voltaire, Balzac, Beethoven ve Mozart da varmış.

8 -)  XIV. Louis’nin ağacı

19

1683’teki Viyana kuşatması sırasında, Osmanlılar arkalarında çuvallar dolusu yeşil kahve tohumu bırakmışlar. Viyanalılar ilk başlarda bunun deve yemi olduğunu düşünmüşler; ama kuşatma boyunca Türkler’i izleyen gizli ajanlar, bu tohumların gerçek öyküsünü bildikleri için, kısa sürede “Türk içkisi” içilmeye başlanmış. Girişimci bir Polonyalı bunlarla şehirdeki ilk kahvehaneyi açmış.

9-) Kıraathane mi Kahvehane mi ?

11

Osmanlıda ilk olarak Tahtakale’de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanışmış. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurmuş.

10 -)  İtibarlı Dostlara İkram Edilen Kahve

12

Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlanmış. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle, süslü fincanlarda ikram ediliyormuş. Kısa sürede, gerek İstanbul’a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa’yı oradan da tüm dünyayı sarmış.

GÜVENLİ ÖDEME

MUTLU MÜŞTERİ

KALİTELİ MALZEME

ANINDA KARGO

Menü